22 Mart 2017 Çarşamba

Ek Gıda'ya Geçiş



Anneannesi ve Ruya Bosnak boregi yerken

Ben kendimi hazırlamadığımdan olacak Rüya'nın doğumunda değil de ek gıdaya geçişte daha çok zorlandım, daha çok stres yaşadım.Bunun iki sebebi var.

İlki Rüya 5. ayını doldurduğu zaman doktoru Rüya'nın son bir ayda çok az kilo aldığını söylemişti. Bizi direk mamaya yönlendirdi. Oysa o zamana kadar Rüya hiç mama ile beslenmemişti. Bunun üzerine gittiğimiz ikinci doktor bize ek gıdaya başlamamızı önerdi.

Doktorumuz püre yapmamamız gerektiğini buna alışabileceğini söyledi. Havuç ve patatesle başladık. Bunları suda haşlayıp çatalla ezip vermemizi söyledi doktorumuz. Sorun da burada başladı benim için. Ezilmiş de olsa Rüya'nın boğazında kalacağından korktum verdiklerimin. 5 aylık bebeğe haşlandıktan sonra yalnızca çatalla ezilmiş havuçları verirken epey streslendim. Neyse ki başımıza bir olay gelmedi. Sonra doktor BLW metodundan bahsetti. Eliyle kendi yiyecekti haşlanmış sebzeleri Rüya.

Böylece üç dört yaşına gelip de hala kendi kendine yemek yiyemeyen çocuklardan olmayacaktı. Fakat bence ben buna erken başladım. BLW yani Baby Led Weaning'e bebek oturabildikten sonra başlamak en iyisiydi sanırım. Ben ise daha mama sandalyesinde dik oturamayan çocuğun eline şeftalileri vermeye başladım. Hele yoğurt denememiz tam bir fiyaskoydu. Tabii ki tüm bunları annemle yazlıkta ve dışarıda yaptım. Evde hele de tek başına denenmemesi gerekiyor çünkü her yer batıyor. Ama gerçekten bebekler ellleriyle yemekten çok zevk alıyorlar. Dik oturmaya başlar başlamaz eline haşlanmış havuç, patates, ekmek, simit gibi şeyleri vermek lazım. Ben altı ayı dolduktan sonra bal, patlıcan ve bakla dışında her şeyi tattırdım Rüya'ya. Somon balığı, kırmızı et, kuru dut aklınıza gelebilecek herşey. Yalnızca evde yaptığımız şekerli kek ve kurabiyelerden vermedim. Ama pekmezle yaptıklarımı verdim.

Şu an Rüya on beş aylık sabah kahvaltılarında ona yumurtalı ekmek yapıp eline veriyorum ve yemekten çok zevk alıyor. Ama bazı cesur annelerin yaptığı gibi önüne bir kase sulu köfte koyup eline de kaşığı vermedim hiç. Ama yazın yine yazlıkta kesinlikle buna başlayacağım. Döküp saçıcak, yağlı ellerini saçına sürecek tabii ki ama her yemekten sonra yıkayacağız annemle. Çünkü onun  iki yaşına geldiğinde yemek dolu kaşığını ağzına götürebilmesini istiyorum. Buna başarmaktan o da çok mutlu olacak bunu da çok iyi biliyorum.

11 Mart 2017 Cumartesi

Ruya ile Baglanma Hikayemiz (uyutma, emzirme vs.)

             
            Bence emzirme, uyutma, emzik kullanımı gibi önemli konulara girmeden önce 1969'da John Bowlby tarafından kavramsallaştırılmış "bağlanma kuramı"nın ne olduğunu bilmemiz gerekiyor. Ben de yüksek lisansım sırasında Süha Oğuzertem hocam ile konuşurken Bowlby'den haberdar olmuştum. Fakat bağlanmayı anne olunca birebir yaşadığım için bu konuda daha fazla okumaya başladım. Kendi deneyimime gecmeden once "guvenli baglanma"dan bahsetmek faydali olacak.
            "Güvenli bağlanma çocuğun güven içinde kendini bir duygusal yakınına bırakabilmesidir. Bütün çocuklar doğduklarında annelerine bağlıdırlar. Doğumdan sonraki ilk iki yıl çocuk annesini kendisinin bir devamı olarak görür ve annesini her an yanında ister. Çocuk ilk iki yıl annesine ne kadar kolay ulaşırsa kendini o kadar emniyette hisseder, ne kadar emniyette hissederse de iki yaşından itibaren sağlıklı bir ayrılma sürecine girer."
            Esas önemli nokta ise, "Bu ilk iki yıl anne de bebeğine bağlanmalıdır. Yani bağlanma çift yönlü olmalıdır. Çocuk annesine doyamazsa ona bağımlı hale gelir.Bu nedenle, ilk iki yıl çocuğun ihtiyaçları karşılanmalı ve ihtiyaçlarını karşılayan anne de sadece fiziken değil ruhsal olarak da çocuğu ile birlikte olmalı. Yenidoğan bir bebeğin sebepsiz ağlamalarının, derin uykuya geçememesinin, sıçrayarak uykudan uyanmasının, gece korkularının ve emmeyi reddetmesinin altında bağlanma problemleri yatar. Yine çocukların karşı gelmelerinin, tutturmalarının, söz dinlememelerinin temelinde ebeveyninden yeterince karşılık bulamaması yatar." Bu yazdıklarımı Adem Güneş'in Güvenli Bağlanma adlı kitabından alıntılıyorum.
            Bağlanmanın temeli, anne ile yatmadır. Adem Güneş de, birçok başka pedagog gibi annenin bebeği ile yatmasını öneriyor.  "Anne ile yatan bebekler güven duygusuna sahip olurlar. Anne ile bebek arasındaki tensel temas bebeğe emniyet hissi verir. Yenidoğan bir bebek doğumla anneden fiziken ayrılmış olsa da, ruhen ayrılmamıştır. Bebeği ile birlikte uyuyan ve onu emziren anne daha fazla uyuyabilir. Bu yüzden, ertesi güne daha zinde başlar. Annelerin oksitosin düzeylerinde de artış olması nedeniyle süt miktarı artar. Yine hem annenin hem de bebeğin stres hormonu ayrı uyuyanlara göre daha düşük seviyede olur. Annesi ile birlikte yatan bebekler daha mutludur ve büyüme hormonları daha yüksek düzeydedir. Emzirme dönemi bittikten sonra, çocuğu önce aynı odada anneden biraz uzağa, daha sonra ayrı odada yatırmak çocuğun güvenli bağlanma sürecini güvenli ayrılma ile tamamlamasını sağlar. Geçmişte, annenin bebeğini altı ay emzirmesi ve ayrı yatması öneriliyordu. Bu önerinin temel kaynağı, sanayileşme sonucu işgücü gerekliliği nedeniyle annenin bir an önce çalışma hayatına geri dönmesini sağlamaktı.
            Emme refleksi bebeğin annesine bağlanmasında önemli bir etkendir. Bebek emzirme esnasında annesini kendisine bırakmasını ister. Annenin huzurla bebeğini emzirmesi anne ile bebek arasındaki bağı kuvvetlendirir. Emme refleksi yirmidördüncü ayın sonunda biter. Bu nedenle bebeklerin iki yaşına kadar emzirilmesi önerilmektedir. Böyle diyor Adem Güneş kitabında. Bence bu kitap her anne baba adayının mutlaka okuması gereken bir eser. Şimdi gelelim benim bebeğimle deneyimime.

            Bir hafta sonra Rüya 15 aylık olacak ve hala onu emziriyorum. İlk altı ay yalnızca anne sütü ile beslendi ve hiç mama almadı. Rüya doğmadan gittiğim uyku seminerinde, bebeğin kendi kendine uyumasının çok önemli olduğunu, 3 veya 6 aylıktan itibaren kendi odasında yatması gerektiğini dinleyip "ya evet kesinlikle böyle yapacağım" demiştim kendi kendime. Herkese de anlatıyordum bu öğrendiklerimi.
            Uyumayan ve anne babasının hayatını kabusa çeviren bebeklerin hikayelerini dinlerken bir arkadaşım Amerikalı eski bir hemşire olan Tracy Hogg'un kitaplarını tavsiye etti. Hemen alıp okudum bu kitabı. Arkadaşımın evliliği uyumayan bebekleri yüzünden tehlikeye girmişti. Kitapta uyku düzeni hakkında yazılanları uygulayarak kendilerine gelmişler. Tracy Hogg bebeğin kesinlikle ayrı yatakta yatması gerektiğini ve uyumayan çocuklar içinde "yatır kaldır" taktiğini öneriyordu.
            Ayrıca Hogg ne yapın edin bebeği memede uyutmayın diyordu. "Easy" diyordu yarattığı metoda. Birinci adım yani E: eat(yeme), A: aktivite, S: sleep (uyku) ve Y'de mutlu son:your time (senin zamanın)dı. Bu metod kafama yatmıştı ve Rüya 8 aylık olana kadar onu memede uyutmadım. Emzirdikten sonra hep onunla konuşarak veya onu babaanne veya anneannesine vererek dikkatinin dağılmasını sağladım. Hogg'un dediği gibi onu bu küçük aktivite zamanından sonra uyuttum. Onu uyutmak istediğimde onu beşiğine koyup emziğini verip ona ninni söylüyordum. Emzik kullanmayı da yine Tracy Hogg öneriyordu. Hayatınızı kolaylaştırır yazıyordu Hogg. Gerçekten de annenin hayatını kolaylaştırıyor ve Rüya dokuz aylıkken kendi kendine attı emziği.
                               
            Rüya beş aylık olunca ise tüm bu okuduklarımın tersini yapmaya başladım. Beş aylık kontrolü için gittiğimiz doktoru Rüya'nın son bir ayda çok az kilo aldığını mamaya başlamamız gerektiğini söyledi. Rüya'ya mama önerirken benim sütümüm azalıp kesilmemesi için hiçbir şey önermedi bana. Mantıklı gelmedi söyledikleri. Anne sütünün tek faydası çocuğa kilo aldırmak yani fiziksel ihtiyaç değildi ki, ruhsal olarak da besleniyordu bebek anne memesinden. Bir kere kokumu koklamak, tenime dokunmak rahatlatıyordu bebeğimi. Ayrıca emzirmek bana da çok iyi geliyordu. Bebek büyütmenin, her an onun ihtiyaçlarına koşmanın getirdiği stresi emzirerek atıyordum üzerimden. Emzirirken de vücut oksitosin denilen mutluluk hormonunu salgılıyormuş meğer. Ve güvenli bağlanmada çok önemliydi emzirmek. O bana bağlanırken emzirirken ben de ona bağlanıyordum. Aşk yaşıyorduk resmen.
            Kısaca ben mamaya başlamak istemiyordum. Hemen onu başka bir doktora götürdüm. Yeni doktorumuz 5 aylık bir bebek az kilo aldıysa mamaya başlanmayacağını ek gıdaya başlamamızı tavsiye etti bize. Bu kafama yatmıştı. Biz de böylece Rüya'ya ek gıda vermeye başladık. Tabii tamamen tecrübesiz ben, 5 aylık bir bebeğin hapur hupur o havuçları, patatesleri yemediğini görünce hayal kırıklığı yaşıyor, stres yapıyordum. Bir de bu "az kilo almış laf"ı hep kafamın arkasındaydı, üzülüyordum. Yazın annem de yazlığa gidince evde tek başıma Rüya'yı memede uyutmaya başladım. Çok kolaydı böyle uyuması ayrıca uykuluyken hiç emmediği kadar çok emiyordu. Sonra Adem Güneş'in yukarıda yazdıklarını da okuyunca Rüya ile birlikte uyumaya başladık. Aynı Güneş'in dediği gibi daha az yoruluyordum böylece geceleri.
            Rüya ile güvenli bağlandığımızı düşünüyorum. İlk iki yıl bebekler ağlar ağlamaz teselli edilmelerinin gerektiğini düşünüyorum. Rüya'ya hep dokunuyorum, onu kucaklıyorum, özellikle memede uyuturken tüm vücuduna masaj yapar gibi ovuyorum kollarını, bacaklarını, gövdesini. O da bunu çok seviyor.

            Artık Rüya gündüzleri tek uyku uyuyor. Süreleri değişiyor uykularının ama doğduğundan beri gece uykuları hep iyi oldu. Emmek dışında hiç uyanmıyor. Ama geceleri bazen 2 bazen 4, 5 kez emmek için uyanıyor. Birlikte yattığımız için ve gündüz de evde onunla olduğum için bu durumu çok takmıyorum. İki yaşına geldiğinde, umarım güvenli ayrılmamız da gerçekleşecek. 

3 Mart 2017 Cuma

Güvenli Bağlanma ve Rüya ile Üç Gün Ayrılık

Seyahat yazımda kızım Rüya'yı 14 aylıkken 3 gün anneanne ve babaannesine bırakıp eşimle Amsterdam'a gittiğimi anlatmıştım. 14 ay boyunca kızımla hep evde olduğum için kızım gündüz birkaç saatlik ayrılıklar dışında hiç benden ayrı kalmamıştı. Geceleri de elbette hep beraberdik, aynı yatakta yatıyor, karşılıklı büyük bir aşk yaşıyorduk (güvenli bağlanma denilen olgu bu olsa gerek yalnızca o bana değil, ben de ona bağlanmıştım😍)

Ve gündüzleri onu babaannesi ve anneannesiyle bırakıp dışarı çıkarken bana genelde gülümseyerek el sallıyor veya hiç umursamıyordu. Arada bu duruma güceniyordum çünkü anneanne, babaanne ve babasının arkasından ağlıyordu. Fakat psikolog bir arkadaşım üzülme tam tersine bu güzel bir durum demek ki sana doyuyor, bir doyumsuzluğu yok demişti. Ne kadar doğru söylemiş!
Bir de Rüya'yı hala emziriyorum (gündüz ve gece) bu önemli detayı da es geçmeyeyim.

Şimdi bu 3 gün 2 gecelik ayrılıktan 4 gün sonra ilk defa Rüya'yı evde bırakıp dışarı çıktım ve o peşimden hiç ağlamayan çocuk ağlamaya başladı. Sanırım o üç günlük ayrılık aklına geldi ve onu yine geceleyin de bırakacağımı düşündü. Neyse ki akşam eve döndüm ve onu emzirdim. Koyun koyuna öpüşe koklaşa uyuduk gece uykumuzu. Umarım zamanla annesinin geceleri hep onunla olduğunu gördükçe bu güvensizliği gidecek.

Bebekle Seyahat



Bebekle Seyahat

Rüya 14 aylıkken onu anneanne ve babaannesine bırakıp eşimle birlikte Amsterdam'a 2 gece 3 günlük bir tatile gittik. Bu tatil planını Rüya 8 aylıkken yapmıştık ve ben ilk çocuğum olduğu için emmeye büyüdükçe daha da bağlanacağını tahmin etmemiştim. Emzirdiğim kızımı 3 gün memesiz nasıl bırakacağım diye düşünmeye başladım kara kara tatil zamanı yaklaşırken. Gitmemize 3 gün kala onu da götürmek istesem de Rüya'nın pasaport ve vize işlemlerinin yetişmeyeceğini farkettim. Ayrıca Amsterdam'ın Şubat sonunda bebek için soğuk olacağını dusunmustuk. Fakat sonradan öğrendik ki bizim gittiğimiz zamanda İstanbul'un havasından hiç farkı yoktu Amsterdam'ın. Bu tatile çift olarak ihtiyacımız vardı ve bir yanımla çok gitmek istiyordum Atilla ile başbaşa bir tatile. Ama emen çocuğu 3 gün ondan da önemlisi 2 gece boyunca memesiz nasıl bırakacaktım.

En azından anne ve babasından sonra, onu en çok seven iki kişi ile bırakıyordum kızımı. Anneannesi ve babaannesiyle.

Rüya'nın doktorunu aramak aklıma geldi gitmeden bir gün önce. Süt sağmıştım ve annemler biberonla vermeyi deneyeceklerdi geceleri Rüya uyanınca fakat sorun şuydu ki, Rüya'yı ilk aylar meme dışında biberona da alıştırdıysam da ek gıdaya geçmemiz stresli olduğu için bu dönemden sonra emzirmenin dışında bir de biberonla uğraşmayı bırakmıştım. Rüya biberonla anne sütü içmiyordu yani. Doktora Rüya'yı iki gece bırakacağımı söyledim. En başta sorun yok gibi konuştu sonuçta aç kalmazdı çünkü evde pişen herşeyi yiyebiliyordu. Sonra doktora, dönünce kimileri emmeyi bırakır diyor siz ne dersiniz diye sordum. Doktor hayır emmeyi bırakmaz ama size nasıl tepki vereceğini de asla bilemezsiniz dedi. Ama dedim anneanne ve babaannesiyle kalacak ve onları çok seviyor? Doktor 2 yaşına kadar çocuk için anne çok ayrı bir yerdedir dedi ve orada tabii ben yine çok duygusallaştım.
Gitmeden iki gün önce eşim o zaman gitmeyelim dedi. Fakat bu sefer de ben kabul etmedim çünkü uzun zamandır yurt dışına çıkmamıştım ve bu tatili heyecanla bekliyordum. 2 gece boyunca da olsa eşime sarılıp deliksiz uyuyacaktım. Çok çok istediğim birşeydi bu.

Amsterdam'a gider gitmez bebekle kışın turistik seyahatin hiç de iyi bir fikir olmadığını hemen anladım. Rüya'yı eğer yanımızda getirseydik, ben ve Atilla yorgunluktan bayılırdık herhalde tatil yapalım derken. Çünkü onca müzeye hadi müzelere gitmedik diyelim onca cafeye restorana gir çık derken kendi atkını çıkar, bereni çıkar, eldivenlerini çıkar sonra bebeğinkileri çıkar, mama sandalyesi iste, çocuğu yerleştir, ona oyalancak birşey ver, sen ne yiyeceksin, o ne yiyecek derken yorgun duserdik herhalde. Zaten topu topu üç gün kalacağız, görülmesi gereken yerler var. Eee bir de bizimkinin gündüz uykusu var, gündüz emzirmesi var.  Akşam 8de emzirilip yatırılması var. Olacak şey değildi. Bahar ayları olsa yine bir derece ama kışın bebekle Avrupa seyahati büyük yorgunluk eğer bakıcınız falan yoksa.

EVE DÖNÜNCE NE OLDU?

Havaalanından taksi ile eve dönerken kalbim sevgilimle ilk buluşmamıza çıkar gibi pır pır atıyor. Üç gün ayrı kaldığım kızıma kavuşacağım sonunda. Zaten 2 gece boyunca tam onun kalkma saatlerinde uyanıp onu düşünerek nasıl suçluluk duymuşum. Tam tahmin ettiğim gibi ilk gece 40 dakika ağlamış uyuduktan sonra da 1 saat içini çekmiş😢
Ve taksiden inerken Rüya pencerede beni görünce alkış yaptı😍😍 Kapıdan eve girdim, hemen kucağıma geldi, bir iki saniye sonra kazağımı çekiştiriyor meme diyor ve mutlu son. Hayır emmeyi falan bırakmamış! Anne kız yine aşk yaşıyoruz. Rüya annesini emiyor, ben çok mutluyum.

Ondan sonraki günlerde ilişkimiz hiçbir şey olmamış gibi kaldığı yerden devam etti.
Demek ki sevgi ve bağlanma kovamız epey doluymuş ki 3 günlük ayrılık çok sarsmadı bizi. En azından ben öyle hissediyorum. Tabii ki 14 aylık konuşamayan Rüya'nın neler hissettiğini bilemem. Ama en azından şimdi annesinin ne zaman ihtiyacı olursa yanında olduğunu biliyor.