Bence emzirme, uyutma, emzik
kullanımı gibi önemli konulara girmeden önce 1969'da John Bowlby tarafından
kavramsallaştırılmış "bağlanma kuramı"nın ne olduğunu bilmemiz
gerekiyor. Ben de yüksek lisansım sırasında Süha Oğuzertem hocam ile konuşurken
Bowlby'den haberdar olmuştum. Fakat bağlanmayı anne olunca birebir yaşadığım
için bu konuda daha fazla okumaya başladım. Kendi deneyimime gecmeden once "guvenli baglanma"dan bahsetmek faydali olacak.
"Güvenli
bağlanma çocuğun güven içinde kendini bir duygusal yakınına bırakabilmesidir.
Bütün çocuklar doğduklarında annelerine bağlıdırlar. Doğumdan sonraki ilk iki
yıl çocuk annesini kendisinin bir devamı olarak görür ve annesini her an
yanında ister. Çocuk ilk iki yıl annesine ne kadar kolay ulaşırsa kendini o
kadar emniyette hisseder, ne kadar emniyette hissederse de iki yaşından itibaren
sağlıklı bir ayrılma sürecine girer."
Esas
önemli nokta ise, "Bu ilk iki yıl anne de bebeğine bağlanmalıdır. Yani
bağlanma çift yönlü olmalıdır. Çocuk annesine doyamazsa ona bağımlı hale
gelir.Bu nedenle, ilk iki yıl çocuğun ihtiyaçları karşılanmalı ve ihtiyaçlarını karşılayan anne de sadece fiziken değil ruhsal olarak da çocuğu ile birlikte olmalı. Yenidoğan bir bebeğin sebepsiz ağlamalarının, derin uykuya
geçememesinin, sıçrayarak uykudan uyanmasının, gece
korkularının ve emmeyi reddetmesinin altında bağlanma problemleri yatar. Yine çocukların karşı gelmelerinin, tutturmalarının, söz
dinlememelerinin temelinde ebeveyninden yeterince karşılık bulamaması
yatar." Bu yazdıklarımı Adem Güneş'in Güvenli Bağlanma adlı kitabından
alıntılıyorum.
Bağlanmanın
temeli, anne ile yatmadır. Adem Güneş de,
birçok başka pedagog gibi annenin bebeği ile yatmasını
öneriyor. "Anne ile yatan bebekler
güven duygusuna sahip olurlar. Anne ile bebek arasındaki tensel temas bebeğe
emniyet hissi verir. Yenidoğan bir bebek doğumla anneden fiziken ayrılmış olsa
da, ruhen ayrılmamıştır. Bebeği ile birlikte uyuyan ve onu emziren anne daha
fazla uyuyabilir. Bu yüzden, ertesi güne daha zinde başlar. Annelerin oksitosin
düzeylerinde de artış olması nedeniyle süt miktarı artar. Yine hem annenin hem
de bebeğin stres hormonu ayrı uyuyanlara göre daha düşük seviyede olur. Annesi
ile birlikte yatan bebekler daha mutludur ve büyüme hormonları daha yüksek
düzeydedir. Emzirme dönemi bittikten sonra, çocuğu önce aynı odada anneden biraz uzağa, daha sonra ayrı odada
yatırmak çocuğun güvenli bağlanma sürecini güvenli ayrılma ile
tamamlamasını sağlar. Geçmişte, annenin
bebeğini altı ay emzirmesi ve ayrı yatması öneriliyordu. Bu önerinin temel
kaynağı, sanayileşme sonucu işgücü gerekliliği nedeniyle annenin bir an önce çalışma hayatına geri dönmesini sağlamaktı.
Emme
refleksi bebeğin annesine bağlanmasında önemli bir etkendir. Bebek emzirme
esnasında annesini kendisine bırakmasını ister. Annenin huzurla bebeğini
emzirmesi anne ile bebek arasındaki bağı kuvvetlendirir. Emme refleksi
yirmidördüncü ayın sonunda biter. Bu nedenle bebeklerin iki yaşına kadar
emzirilmesi önerilmektedir. Böyle diyor Adem Güneş kitabında. Bence bu kitap
her anne baba adayının mutlaka okuması gereken bir eser. Şimdi gelelim benim
bebeğimle deneyimime.
Bir
hafta sonra Rüya 15 aylık olacak ve hala onu emziriyorum. İlk altı ay yalnızca
anne sütü ile beslendi ve hiç mama almadı. Rüya doğmadan gittiğim uyku
seminerinde, bebeğin kendi kendine uyumasının çok önemli olduğunu, 3 veya 6 aylıktan itibaren kendi odasında yatması
gerektiğini dinleyip "ya evet kesinlikle böyle yapacağım" demiştim
kendi kendime. Herkese de anlatıyordum bu öğrendiklerimi.
Uyumayan
ve anne babasının hayatını kabusa çeviren bebeklerin
hikayelerini dinlerken bir arkadaşım Amerikalı eski
bir hemşire olan Tracy Hogg'un kitaplarını tavsiye etti. Hemen alıp okudum bu kitabı. Arkadaşımın evliliği uyumayan
bebekleri yüzünden tehlikeye girmişti. Kitapta uyku düzeni hakkında yazılanları
uygulayarak kendilerine gelmişler. Tracy Hogg bebeğin kesinlikle ayrı yatakta
yatması gerektiğini ve uyumayan çocuklar içinde "yatır kaldır" taktiğini öneriyordu.
Ayrıca
Hogg ne yapın edin bebeği memede uyutmayın diyordu. "Easy" diyordu
yarattığı metoda. Birinci adım yani E: eat(yeme), A: aktivite, S: sleep (uyku)
ve Y'de mutlu son:your time (senin zamanın)dı. Bu metod kafama yatmıştı ve Rüya
8 aylık olana kadar onu memede uyutmadım. Emzirdikten sonra hep onunla
konuşarak veya onu babaanne veya anneannesine vererek dikkatinin dağılmasını
sağladım.
Hogg'un dediği gibi onu bu küçük aktivite
zamanından sonra uyuttum. Onu uyutmak istediğimde onu beşiğine koyup emziğini
verip ona ninni söylüyordum. Emzik kullanmayı da yine Tracy Hogg öneriyordu.
Hayatınızı kolaylaştırır yazıyordu Hogg. Gerçekten de annenin hayatını kolaylaştırıyor ve Rüya dokuz aylıkken kendi
kendine attı emziği.
Rüya
beş aylık olunca ise tüm bu okuduklarımın tersini yapmaya başladım. Beş aylık
kontrolü için gittiğimiz doktoru Rüya'nın son bir
ayda çok az kilo aldığını mamaya başlamamız gerektiğini
söyledi. Rüya'ya mama önerirken benim sütümüm azalıp kesilmemesi için hiçbir şey önermedi bana. Mantıklı gelmedi
söyledikleri. Anne sütünün tek faydası çocuğa kilo aldırmak yani fiziksel ihtiyaç değildi ki, ruhsal olarak
da besleniyordu bebek anne memesinden. Bir kere kokumu koklamak, tenime
dokunmak rahatlatıyordu bebeğimi. Ayrıca emzirmek bana da çok iyi geliyordu.
Bebek büyütmenin, her an onun ihtiyaçlarına koşmanın getirdiği stresi emzirerek
atıyordum üzerimden. Emzirirken de vücut oksitosin denilen mutluluk hormonunu
salgılıyormuş meğer. Ve güvenli bağlanmada çok önemliydi emzirmek. O bana bağlanırken emzirirken ben de ona
bağlanıyordum. Aşk yaşıyorduk resmen.
Kısaca
ben mamaya başlamak istemiyordum. Hemen onu başka bir doktora götürdüm. Yeni
doktorumuz 5 aylık bir bebek az kilo aldıysa mamaya başlanmayacağını ek gıdaya
başlamamızı tavsiye etti bize. Bu kafama yatmıştı. Biz de böylece Rüya'ya ek
gıda vermeye başladık. Tabii tamamen tecrübesiz ben, 5 aylık bir bebeğin hapur
hupur o havuçları, patatesleri yemediğini görünce
hayal kırıklığı yaşıyor, stres yapıyordum. Bir de bu "az kilo almış
laf"ı hep kafamın arkasındaydı, üzülüyordum. Yazın annem de yazlığa
gidince evde tek başıma Rüya'yı memede uyutmaya başladım. Çok kolaydı böyle
uyuması ayrıca uykuluyken hiç emmediği kadar çok emiyordu. Sonra Adem Güneş'in yukarıda yazdıklarını
da okuyunca Rüya ile birlikte uyumaya başladık. Aynı Güneş'in dediği gibi daha
az yoruluyordum böylece geceleri.
Rüya
ile güvenli bağlandığımızı düşünüyorum. İlk iki yıl bebekler ağlar ağlamaz
teselli edilmelerinin gerektiğini düşünüyorum. Rüya'ya hep dokunuyorum, onu
kucaklıyorum, özellikle memede uyuturken tüm vücuduna masaj yapar gibi ovuyorum
kollarını, bacaklarını, gövdesini. O da bunu çok seviyor.
Artık
Rüya gündüzleri tek uyku uyuyor. Süreleri değişiyor uykularının ama doğduğundan
beri gece uykuları hep iyi oldu. Emmek dışında hiç uyanmıyor. Ama geceleri
bazen 2 bazen 4, 5 kez emmek için uyanıyor.
Birlikte yattığımız için ve gündüz de evde onunla olduğum
için bu durumu çok
takmıyorum. İki yaşına geldiğinde, umarım
güvenli ayrılmamız da gerçekleşecek.