Son bloğumu yazmamdan bir gün sonra Can bu akşam ışıkları
kapatarak uyuyacağım anne dedi. Aman Allahım. Bir mucize. Sakinlikle ona ışık
kapalı uyumanın faydalı olacağını anlatmam ama bir yandan da onun isteğine
saygı duyup ışıklar açık uyumasına izin vermem etkili oldu sanırım. Bana öyle
geliyor ki çocuklarda bir çok takıntının veya o anlık korkunun geçici olduğunu
bilmek işe yarıyor. Veya anne olarak bu konunun üstüne fazla düşmemek. Ara ara
Can odadaki küçük ışığı tekrar yakmak istedi sonrasında. Ben de dediğini
yaptım. Bu seferde bana anne ışık yanıyor ama ben yinede büyürüm değil mi diye
soruyor. Yalnızca karanlıkta büyüme hormanlarının çalıştığı vurgusunu fazla mı
yaptım acaba? 😊 Çocuğu bu seferde büyümeme korkusu aldı. Ona
en başta biraz ışıkla uyumanın fazla sorun olmayacağını söyledim. Ayrıca ben
sen iyice uykuya dalınca gelip ışığı kapatıyorum dedim.
İki gün önce Ted konuşmalarından en çok izlenen Ken
Robinson’ın okullar yaratıcılığı öldürüyor mu adlı konuşmasını izledim. Çok ilham
verici bir konuşmaydı. Hepimizin birer çocuk olarak aslında çok yaratıcı
doğduğunu, kültürün, çevremizin ve okulların bu yaratıcılığımızı köreltip bizi
daha tek tip insana doğru evrilttiğinden bahsediyor Robinson. Gerçekten de
çevremdeki çocuklara bakıyorum da hepsi öyle parlak öyle yaratıcı öyle
meraklılar ki. Harika sorular sorup biz yetişkinleri dumura uğratıyorlar. Ken Robinson
konuşmasında okulda resim yapan bir kız öğrenciden bahsediyor. Öğretmeni yanına
gidip kıza neyin resmini yapıyorsun diye soruyor kız da Allahın resmini
yapıyorum diyor. Öğretmen de kimse Allahın resmini çizemez ki çünkü kimse onun
resmini yapamaz diyor. Kız da üç dakikaya öğrenecekler diye cevap veriyor.
Sanırım hepimiz bir noktada aynı bu kız çocuğu gibi uyanıktık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder